Eğitimci & Yazar – Şahsenem PARLAK – “Kınadan Kaçarken Düğüne Yakalanmak”

Kınadan Kaçarken Düğüne Yakalanmak

Geçenlerde bir kına gecesindeyim. Her şey son derece gösterişliydi; pembe tüller, gümüş tepsiler, dumanlar içinde dans eden nedimeler, konfeti yağmurları… Bir an kendimi bir düğün salonunda değil, bir sahne şovunda gibi hissettim. Göz kamaştıran detayların ardında, duygunun yerini görselliğin aldığı, samimiyetin yerini organizasyon planlarının doldurduğu bir atmosfer vardı. Sürekli değişen kostümler, Osmanlı’dan ödünç alınmış gibi bir tahta oturtulmuş gelin, etrafında aynı kıyafetli nedimeler… Neler neler!

Eskiden kına geceleri, yakınların birbirine sarıldığı, gözyaşlarının karıştığı, kadın kadına sohbetlerin yapıldığı içten buluşmalardı. Şimdi ise her şey bir sahneye dönüşmüş. Gelin ağlamıyor, aksine çok eğleniyor ki zaten öyle de olsun — buna sözüm yok. Bu sahneyi deneyimleyene kadar “Acaba o kırmızı örtünün altında bir türlü ağlayamayan, ‘Ayy ağlamazsam ayıp olur mu?’ diyen var mıdır?” diye de düşünürdüm. Sonra anladım ki, onca insanın bir beklentisi var; “Aman iki damla gözyaşı akıtıvereyim, ne olacak” deyip ağlıyorsun…

Sonra dikkat ettim, kimse halay çekmiyor, koreografi yapıyor. İçten gelen ne varsa törensel bir mizansene kurban gidiyor. Sürekli değişen kostümler, önceden planlanmış gösteriler, aktif bir sahne…

Kınadan düğüne değil, düğünden daha görkemli kınalara geçişin ortasında kaldım. Gülmedim değil; çok da eğlendim. Ama aklımın bir köşesinde Baudrillard’ın “Gerçeğin yerine geçen imgeler” sözü yankılanıp durdu. Bu bir eğlence değil, bir gösteriydi. Ve biz de seyirci değil, figürandık sanki.

Belki de bu yüzden “Kınadan kaçamadım, düğüne yakalandım” olarak belirledim başlığı. Kına veya nişan, adeta düğün görkeminde…

Neyse, dur daha kızı istemelere girecektim; acele edip kınadan başladım. Birkaç ay evvel bir arkadaşım, kızına nişan töreni yapacaklarını söyleyip olayın ayrıntılarını benimle paylaştı. Cahilliğime verin, gülmeyin lütfen ama ben o zamana kadar insanlar süsleri alıp evde kız isteme köşesi falan hazırladıklarını düşünüyordum. Ama nasıl oluyor da herkesin birbirine benzer bir düzenlemesi var ve gayet de profesyonel hazırlanıyorlar, diyordum. Meğer bir dış mekânda olup bitiyormuş her şey. Önce iki aile bu bölümde karşılıklı oturup kız isteme sahnesini gerçekleştiriyor, sonra yüzük takma bölümüne geçiliyormuş. Bir film stüdyosu gibi düşünebiliriz bunu. Haa, bunu geleneklerine bağlı olup da ev içinde yapanlar da var ki aman Allah’ım! İnanılmaz bir havayla, ellerinde meşaleler, konfetiler, neler nelerle… Sülale değil, mahallece yürüyorlar. Belki de parayla kalabalık insan topluluğu ayarlıyorlar, bilemiyorum.

Neyse… Önde kızın bohçasını tutan kişi, arkada elinde neredeyse çelekle ve gururla yürüyen damat, gelin balkonda, onu hiçbir şeyden haberi yokmuş gibi çeken kankası, havada uçuşan dronlar ve upuzun bir araba konvoyu…

Zarafet, sadelikteydi oysa…

Gösterişsiz, içtenlikle, abartısız kına gecelerini özler olduk. Her şey bir organizasyona dönüştü. Kınaya geleceklerin kıyafet kodu bile belli; başka renk giyemezler…

Bence gelinin samimi “Ben evleniyorum” heyecanı ve telaşı, “Eyvah, etkinlikte inşallah rezil olmayız”a dönüştü. Bir de gelin ve damat dans kursu falan alıyormuş… Sanki 23 Nisan Çocuk Bayramı’na hazırlanır gibi.

Adeta Netflix’e çekilen bir bekârlık final bölümü gibi…

Aklıma Guy Debord’un meşhur sözü geldi:
“Gösteri, gerçek yaşamın yerine geçen onun temsilidir.”

Farkında mısınız?
Biz artık yaşamıyoruz, sadece temsil ediyoruz.
İçtenlikli bir sevinci ve telaşı, estetiksel bir gösteriye dönüştürüyoruz.

Gerçek olan her duygunun yerini çoktan filtrelenmiş, kurgulanmış, paketlenmiş versiyonlarına bıraktı.
Bir geleneği değil, o geleneğin kırılmış ve bambaşka halini yaşıyoruz.

Ve galiba artık hatırlamak/hatırlanmak için değil, paylaşmak için yaşıyoruz…

Ve Baudrillard, mekânın cennet olsun…
Sene 2025 ve “Artık gerçek yok, simülakrlar var.”



Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Subscribe to My Newsletter

Subscribe to my weekly newsletter. I don’t send any spam email ever!

Subscribe to My Newsletter

Subscribe to my weekly newsletter. I don’t send any spam email ever!