Eğitimci & Yazar – Şahsenem PARLAK – “90’LARDA GENÇ OLMAK”

90’ları özleyenlerin en çok dinlediği isimlerden biri Mansur Ark. Biz de hem o yılları yad etmek hem de bugünkü müzik dünyasına dair düşüncelerini duymak için kendisiyle sıcacık bir sohbet gerçekleştirdik. Buyurun, birlikte geçmişe kısa bir yolculuk yapalım.

 

Sizce 90’lar Türkçe pop müziği neden bu kadar sevildi?

Doksanlar müziği, esasında baktığınız zaman müzik karakteri olarak çok anlaşılır. Yani canlı enstrümanlar, melodiler, vokaller, grup vokaller yani şu döneme göre dinlediğiniz zaman çok daha hayat dolu ve çok anlaşılır.

90’lar sadece müziğiyle mi özleniyor, yoksa bir yaşam biçimi olarak mı hatırlanıyor?

Tabii ki doksanlarda hayat da çok farklıydı. Sizin de söylediğiniz gibi çok farklı, çok daha yumuşak, köşesiz, insanlar sanki biraz daha mutlu gibiydiler.

Neden o yıllarda yazılan şarkılar ve o dönemin şarkıcıları hâlâ hafızalarımızda?

Dediğim gibi şarkılar, melodiler çok özgün ve canlı canlıydı. Yani gitarlar canlı çalınıyordu, kemanlar her şarkıda canlı çalınıyordu.
O yüzden o dönemi şarkıları unutulmayacak, unutulmuyor. Esasında dünyada da böyle sadece Türkiye’yle akalı bir şey değil.

 

Uzun süredir 90’lar konser projesini yürütüyorsunuz. Bu fikir sizde nasıl oluştu?

Bu doksanlar projesinin başlaması DJ Hakan Küfündür‘ün fikriydi. Ben Bodrum’da yaşıyordum o dönemde. Bir gün bir telefon geldi ki o dönem tanışmıyorduk Hakanla.
“Mansur abi ben radyocu DJ Hakan Küfündür. Sadece doksanlar çaldığım mekanlar var. Seni de misafir etmek istiyorum” dedi ve 2015 falandı herhalde başladık.


90’larda çok sayıda başarılı müzisyen çıkması, unutulmaz şarkıların yazılması ve güçlü bestelerin ortaya konması bir tesadüf müydü?

Doksanlar da başarılı müzisyenler çünkü böyle bir akım ortaya çıktı. Yani teknoloji de esasında buna izin verdi. Yani örneğin 70’li yıllarda evde bilgisayar yoktu. Çoğunun evinde piyano yoktu.
Fakat doksanlı yılların başından itibaren bilgisayarların ortaya çıkması müzik yapmayı kolaylaştırdı.
Yani evinizde tek başınıza bir keyboard ve bilgisayar yardımıyla şarkı yapma olayı başladı.
Ve tabii ki bu müziğe sevgisi ve ilgisi olan herkesi de burada doğru yöneldi.

90’lar ile 2000’leri karşılaştırdığımızda müzikte en çok ne değişti?

Doksanlar 2000’lerden sonra, esasında insanlar tek başlarına evlerinde şarkı yapmaya başladılar. Bizim zamanımızda muhakkak bir grup oluşurdu. Yani en azından bir aranjör olurdu, bir yapımcı olurdu.
Herkesin o şarkılarda, bestelerde bir parmağı olurdu. Şimdi baktığınız zaman tek kişiler. Tek o odacıklarında belki ufacık bir telefonla şarkılar yapıyorlar.
Ve bu tabii ki şarkılara yansıyor. Yani kimse kimseyi eleştirmiyor. Tek başına yaptığı için, ya şunun şurasına böyle mi yapsak diyen yok.
O yüzden de tek adresten tek kafadan çıkıyor. Bütün şarkılarda maalesef onu duyuyorsunuz. Ritimler aynı, neredeyse sözler aynı. Bu da tabii ki müziğin kalitesini bana göre düşürüyor.

 

O döneme duyulan özlem sizce sosyolojik bir durum mu? Özlenen yalnızca müzik değil de, o dönemin Türkiye’si olabilir mi?

Tabii ki 90’larda biraz önce de dediğim, hayat daha farklıydı. Sosyolojik olarak, psikolojik olarak insanlar biraz daha mutlu idiler diye düşünüyorum öyle hissediyorum. Ben en azından öyleydim.

Yeni kuşaktan takip ettiğiniz, beğendiğiniz isimler var mı?

Yeni kuşaklarda esasında bir sürü takip ettiğim var. Çok iyiler var. Ya da işte albümlerde baktığınız zaman, şu şarkısı mükemmelmiş atıyorum Murat Boz ya da Murat Dalkılıç ya da kızlar var.
Şu an isimlerini söyleyemeyeceğim. Çok çok iyiler ve çok güzel şarkıları var. Gerçi hani radyodan dinliyorum. Ben radyocuyum çünkü radyo takipçisiyim.
Arabada radyodan çalar ve denk geliyor ve bayılıyorum şarkılara.

“90’larda her sanatçıdan bir tane vardı ve yeri dolmadı; şimdi ise tüm sözler, müzikler ve şarkıcılar birbirine benziyor” düşüncesine katılıyor musunuz?

Şimdi şarkılar, müzikler birbirine benziyor çünkü tek elden, tek kafadan çıkıyor.
Bir akım var. İşte rap akımı hala o devam ediyor.
Hafif rap ta da afro denilen şey, müzik tarzı. Öyle de olunca renklilik tabii ki gidiyor.
Çünkü herkes işte modaya uyup, afro yapıyor ya da rap yapıyor. Ne oluyor?

Radyoyu açtığınızda hep birbirine benzeyen şarkılar arka arkaya çalıyor.

Sizce 90’lar müziği daha çok bireye mi hitap ediyordu, yoksa topluma mı?

Doksanlar şarkıları bence bireyler hitap ediyordu. Yani esasında herkes kafasına göre takılıyordu.
Yani bir hedef yoktu ki.
Güzel şarkı yapma. Güzel aranje yapma, güzel klip yapma derdi vardı.
Yani şarkı yaparken biz ozan falan değiliz. Hani toplumu düşünerek değil.
Esasında tamamen egolarımızın yönlendirmesiyle şarkılar yaptık.

Elbette tüm şarkılarınız sizin için özel ama, sizin için yeri ayrı olan bir şarkınız var mı?

Yani “Silinmez” şarkımı mesela çok severim. Hakikaten söz olarak da alt yapı, kemanlar olarak da Ümit Yaşar’ın da finalde vokal sesi vermesiyle şarkı başka bir yere gitti o, çok mutlu edici bir şey.

Bir zaman makinesi olsa, sizi hangi yıla götürmesini isterdiniz?

Zaman makinesi olsa “90” isterdim büyük ihtimalle.
O gençlik yıllarımızı.

Son yıllarda yazdığım yazılarda sıkça değindiğim bir konu var: Yeni çıkan bazı şarkıların ve kliplerin gençleri ahlaki yönden olumsuz etkilediği, toplumsal değerleri aşındırdığı görüşü. Siz bir dönemin temsilcisi ve yeni kuşağın da tanıdığı bir sanatçı olarak bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Evet birazcık bu kontrolden çıktı. Çünkü o kadar çok mecra var ki. Radyosu var, televizyonu var.
Ve çok olunca da kontrol mekanizması bazı noktalarda çok çalışmıyor.

Muhakkak, tabii ki söz olarak bakıyorsunuz anlamsız, sırf laf olsun diye söz olsun diye konulmuş. Ama böyle devam edecek bunu engellemek zor.

Müzik ilaç yani gerçekten terapi her türü, kimisi rock sever, kimisi halk müziği sever ama müzik insanın hayatında olmalı.

Ve dinledikçe de zaten bir yolu, bir tarzı seçiyor insanlar.
Şunu dinlemem demesinler. Çünkü “şu” çok büyük, geniş bir kavram.
Aralarda hoşlandıkları olabilir ama genel anlamda müzik hayatımızda olsun.
Çünkü en büyük terapi.
Çok teşekkür ederim.
Kolay gelsin…

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Subscribe to My Newsletter

Subscribe to my weekly newsletter. I don’t send any spam email ever!

Subscribe to My Newsletter

Subscribe to my weekly newsletter. I don’t send any spam email ever!