UZM . PSK. ANGELA ORGE – “AFFETMEDEN DEVAM ETMEK MÜMKÜN MÜ? SESSİZCE TAŞINAN YÜKLERİN GÖRÜNMEYEN BEDELİ”

 

AFFETMEDEN DEVAM ETMEK MÜMKÜN MÜ?
SESSİZCE TAŞINAN YÜKLERİN GÖRÜNMEYEN BEDELİ

Bazı yaralar görülmez ama kalbin en derin köşesinde taş gibi oturur. İnsan zamanla o taşla yaşamayı öğrenir, hatta onun varlığını unutur gibi olur. Ama her kırgınlık hatırlandığında, o taş yeniden ağırlaşır. Affetmek işte o taşı yerinden kaldırmak gibidir. Kimi zaman kolay, kimi zaman imkânsız görünür. Affettiğimizde aslında geçmişi sırtımızda taşır, bugüne gölgeyle doğarız. Oysa affetmek, karşıdakine verilmiş bir ödül değil, kendimize sunmuş bir özgürlük davetidir. Peki neden bazı insanlar için affetmek bir nefes kadar doğal, bazıları içinse yıllarca süren bir mücadele olur? Bunun cevabı, hem kişiliğimizde hem de yaşamın farklı dönemlerinde gizlidir.

Bazen bize yapılan haksızlığı ya da yarattığı acıyı unutamayız. Üzerinden yıllar geçer, hayat devam eder, ilişkiler değişir, ama içimizde bir yer hâlâ o anın içinde yaşamaya devam eder gibi. Kimseye belli etmesek de zihnimizin arka planında sürekli açık kalan bir dosya gibi oradadır. Bu, çoğu zaman “ben affetmedim ama hayatıma devam ediyorum” şeklinde ifade edilir. Psikoloji şöyle söyler:
“Bastırılmış kırgınlık, görünmez ama sürekli işleyen bir duygusal yük taşır.”

Kişilik açısından affetmemenin nedenleri

  • Affetme kapasitesi kişiden kişiye değişir. Bazı insanlar kırgınlığını hızla geride bırakabilirken, bazıları aynı olayı yıllarca taşır. Bunun altında genellikle şu kişilik özellikleri yatar:
  • Mükemmeliyetçi kişiler, hata kabul etmekte zorlandıkları için affetmeyi zayıflık gibi görürler.
  • Narsisistik eğilimler taşıyan bireyler için affetmek, kendi benliklerine yönelik bir tehdit gibidir: “Affedersem küçülürüm.”
  • Bağımlı kişilik yapısında olanlar, ilişkilerine yoğun yatırım yaparlar. Aldatıldıklarında ya da hayal kırıklığına uğradıklarında yara derin olur, affetmek imkânsız hale gelir.
  • Düşük empati düzeyine sahip kişiler, karşı tarafın koşullarını anlamaz, hatayı sadece “kötülük” olarak görür.
  • İntikamcı ve kin tutan kişiler, affetmeyi ilahi adalet gibi algılarlar. Onlar için affetmek eşit haksızlığın cezasız kalmasıdır.

Psikolojik dinamiklerde affetmeyi zorlaştıran iç dünyamız:

Kişilik özelliklerinin yanında psikolojik süreçler de affetmeyi zorlaştırabilir.

  • Geçmiş travmalar, affetmeyi engeller. Daha önce güveni kırılmış biri, aynı acıyı tekrar yaşamamak için affetmeyi reddeder.
  • Kontrol ihtiyacı, affetmeyi tehdit edici hale getirir. Çünkü affetmek kontrolü bırakmak gibi algılanır.
  • Özsaygı yaralanmaları, “beni küçümsedi, bana değer vermedi” gibi düşüncelerle birleşince affetmek, kişinin kendini değersizleşmiş hissetmesine neden olabilir.
  • Bastırılmış öfke ve kırgınlıklar zamanla içsel bir duvar örer. Duygular işlenmeden, affetme de mümkün olmaz. Affetmek beynin savunma mekanizmaları arasında güçlü ve önemli bir yere sahiptir. Bu mekanizma aslında yeniden incinmekten korkmak için çalışır.

Ancak bedeli ağırdır:

  • Duygusal döngü kapanmaz: beyin, tamamlanmamış duygusal süreçleri “tehdit” gibi algılar.
    Bu yüzden kırgınlık hatırlandığında beden, adrenalin ve kortizol salgılar, kalp atışları hızlanır, kaslar gerilir, beden “içinde sığamayacağımız” hissi verir, anlık yüksek tepki verme ihtiyacı doğurur.
  • Kırgınlığın yaşandığı döneme ait duygular çözümlenmezse, kişilik o noktada bir “duygusal donma” yaşar. Dışarıdan olgunlaşsa da içinde aynı incinmiş kişi kalır.
  • İçsel diyalogda sertleşme oluşur, “bana bunu yaptılar” cümlesi zamanla “kimseye güvenmem” inancına dönüşür, gelecek ilişkileri gölgeler, bazen saptırabilir.

Kırgın birinin sessiz dünyasını genellikle şu cümleler doldurur – içinden her zaman söyler, çoğu zaman dışa vurulmaz:
“Beni nasıl bu kadar kolay gözden çıkardı?” / “O an sesimi çıkarmadım ama içim paramparça oldu.” / “Ben onlar için bu kadar şey yaptım, karşılığında bu muydu?” / “Hak ettiğimi düşündüğüm değeri asla vermediler.”
Bu tarz düşünceler tekrar tekrar zihne uğradığında kişi hem olayı hem duyguyu yeniden yaşar.

Bastırmaya devam etmenin etkileri

Kısa vadede:

  • Sürekli huzursuzluk ve bedensel gerginlik
  • Uykusuzluk veya yoğun rüya görme
  • Konsantrasyon bozukluğu, motivasyon düşüşü ve erteleme ihtiyacı
  • İletişimde mesafe ve savunucu tavırlar
  • Aklında sürekli karşı taraf ile tartışma ve açıklama yapma

Uzun vadede:

  • Psikosomatik rahatsızlıklar: mide sorunları, baş ağrıları, kas ağrıları
  • Duygusal yorgunluk: hiçbir şeyden tam olarak keyif alamama, karar verememe
  • İlişkilerde güven eksikliği, yeni insanlara ve ortamlara kapalı olma
  • Kronik öfke veya umutsuzluk, duygusal tepkilerin aşırı ya da donuk olması / duygularını uçlarda yaşama.

Bastırılmış kırgınlık, kişinin hayatındaki sonraki kararları gölgeleyebilir: yeni ilişkilerde aşırı temkinli, şüpheci ya da mesafeli olmak, iyi fırsatları “ya yine aynı olursa?” düşüncesiyle reddetmek, iş veya sosyal ilişkilerde hızlı kopuşlar yaşamak, ilişkilerde “önce ben terk etmeliyim” yaklaşımı geliştirebilmeye açık.

Hayatın farklı dönemlerinde, kronolojik yaşa göre, affetmeye bakışımız da değişir:

Çocukluk ve Ergenlik / ortalama 7-18 yaş

  • Düşünce yapısı daha katıdır. “Siyah-beyaz” bakış hâkimdir, keskindir, kesindir. Bu yüzden affetmek zor olabilir. Ancak küçük kırgınlıklar, duygular çabuk değiştiği için kolay unutulur.

Genç Yetişkinlik / ortalama 20-35 yaş

  • İlişkiler kimliğin merkezindedir. İhanet ya da hayal kırıklığı, kimlik yaralanması gibi hissedilir. Bu yüzden affetmek zor olabilir. Ama bağ kurma ihtiyacı bazen affı hızlandırır.

Orta yaş / ortalama 35-55 yaş

  • Yaşam deneyimi artar, hataların insana özgü olduğu daha kolay kabul edilir. Empati gelişir. Ancak evlilikte ya da ailede biriken kırgınlıklar köklü hale gelebilir. Üstesinden gelmek farklı duygu, düşünce ve bedelleri olabilir.

İleri yaş / ortalama 60 yaş

  • Ölüm ve yaşamın sonluluğu ile yüzleşen kişi, huzuru ve barışı daha çok arar. Bu dönemde affetmek, geçmişin yüklerinden özgürleşmenin bir yolu olabilir. Fakat bazı kişiler yaşlılıkta da katılaşabilir.

AFFETMEK, KARŞIMIZDAKİNE DEĞİL, KENDİMİZE VERDİĞİMİZ EN BÜYÜK HEDİYEDİR.

AFFETME okuyucu için farkındalık alıştırması:
Affetmek zihinsel bir karar olduğu kadar duygusal bir yolculuktur.

Siz bu adımları deneyebilirsiniz:

  • Olayı hatırlama: sizi en çok inciten bir olayı düşünün, o anı hatırladığınızda bedeninizde ne hissediyorsunuz? Kalp sıkışması, boğaz düğümlenmesi, öfke, ağlama isteği…
  • Duyguyu adlandır: kendinize sorun: – En çok hangi duyguyu hissediyorum? – Bu duygunun altında hangi ihtiyaç olabilir? Güven, saygı, sevilme, anlaşılma, görünme, kabul görme…
    “Kırgınım” demek geneldir; onun altında yatan öfke, hayal kırıklığı, yalnızlık ya da değersizlik duygularından biri ya da hepsi olabilir. Hangi duygu en yakın hissettiğinizi bulun.
  • Perspektif değiştirme: olayı dışarıdan bir gözlemci gibi izleyin: “Bu kişi neden böyle davranmış olabilir?” / “Onun korkuları ya da zayıflıkları neydi?”
  • Zihinsel senaryonu tamamla: o kişiye ne söylemek isterdiniz? Gerçekte söyleseniz bile bunu yazıya dökmek duygusal rahatlama sağlar.
  • Küçük bir adım: şöyle bir cümle kurun: “Ben şu an tamamen affedemeyebilirim ama içimdeki yükü biraz olsun hafifletmeyi seçiyorum.”
  • Affetmeyi yeniden tanımla: affetmek, hayatı onaylamak değildir; o anın seni yönetmesine son vermektir. Küçük iyileşme adımları at: önce güvenilir küçük ilişkilerde duygunu paylaşarak başla. Tüm yarayı bir anda sarmaya çalışma.
  • Serbest bırakma ritüeli: öfkenizi bir kağıda yazın, sonra kağıdı yırtın ya da yakın. Bu küçük ritüel, zihne “bu yükü taşımıyorum” mesajını verir.

“Küçük adımlar, büyük özgürlüklere açılır, çünkü insanın kalbi, affedince hafifler!”

Unutmayın, affetmek bir süreçtir; bazen bir gün, bazen yıllar alır. Önemli olan hız değil, yolculuğun kendisidir. Affetmek, yaşananı unutmak ya da haklı çıkarmak değildir. Affetmek, kendi kalbinizi zincirlerden kurtarmaktır. Her affediş, ruhunuzun daha özgür, daha hafif ve daha huzurlu olmasına doğru atılmış küçük ama güçlü bir adımdır. Kendinize izin verin: bugün olmasa da yarın, bir gün mutlaka… ancak uzakta olmasın…

“BAZEN AFFETMEK, SADECE KENDİ YOLUNA DEVAM ETMEKTİR.”

“AFFETMEK, GEÇMİŞİ DEĞİŞTİRMEZ, AMA GELECEĞİ İYİLEŞTİRİR!”

ZORLANDIĞINIZDA PSİKOLOJİK DESTEK İÇİN BURADAYIM 🙂

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Subscribe to My Newsletter

Subscribe to my weekly newsletter. I don’t send any spam email ever!

Subscribe to My Newsletter

Subscribe to my weekly newsletter. I don’t send any spam email ever!