
Çocukluktan Yetişkinliğe Görülme İhtiyacı
Hiç fark ettiniz mi, bazen tek istediğimiz şey aslında “görülmek”? Birinin gözlerinin içine bakıp gerçekten anlaşıldığımızı hissetmek… Hepimiz için ortak ama çoğu zaman dile getirmediğimiz bir ihtiyaç bu. Psikolojide “görülme ihtiyacı” olarak adlandırılan bu duygu, insanın doğumdan yetişkinliğe kadar yanında taşıdığı bir yol arkadaşı gibi. İnsan doğası gereği sosyal bir varlık olduğu için ruhsal anlamda da, değerinin hissedilmesine ve kimliğinin onaylanmasına ihtiyaç duyar.
Bu ihtiyaç çocukluktan yetişkinliğe pek çok şekilde kendini gösterebilir.
Çocukluk dönemi, görülme ihtiyacının en saf halidir. Bakışlarla, gülümsemelerle, seslenişlerle “ben buradayım” mesajı verir. Küçük bir çocuğun yaptığı resme bakıp “Ne kadar güzel olmuş” dediğinizde gözlerinin parlaması yalnızca resminin değil, kendisinin de fark edildiğini hissettiği bir ifadedir. Duygusal onay, aidiyet duygusu, ve özsaygı çocuğun görülme ihtiyacını sağlıklı karşılamasına yardımcı olacaktır. Örneğin bir çocuk ağladığında “neden ağlıyorsun, ağlanacak ne var?” gibi ifadeler yerine “üzgünsün”, seni anlıyorum” gibi bir tepki çocuğun duygularını önemsemesini öğretir. Aidiyet duygusu çocuğun kendini değerli hissetmesini sağlar ve yetişkinlik döneminde güvenli bağlanmanın temelini oluşturur. Çocuğun fikirlerinin dikkate alınması, bireysel farklılıklarının kabul edilmesi de onun öz saygısını besler.
Eğer çocuklukta görülme ihtiyacı karşılanmazsa, birey ileriki yaşamında ya sürekli görünür olmaya çalışan (aşırı onay arayışı, gösteriş, başarıya bağımlılık) ya da kendini görünmez hisseden (içe kapanma, değersizlik duygusu) bir yapı geliştirebilir.
Ergenlik yıllarında işler biraz değişir. Çocuğun gözleri artık anne babadan çok arkadaşlarına çevrilidir. Giydiği kıyafet, kullandığı sosyal medya dili, hatta dinlediği müzik bile “Beni kabul ediyor musunuz?” sorusunun cevabını arar. Bugün sosyal medyada beğeni almak, ergenler için görülmenin en hızlı yollarından biri. Ama işin tehlikeli tarafı, bu ihtiyacın sadece dijital onaylarla karşılanmaya çalışılması. Çünkü gerçek görülme, ekrandan değil; yüz yüze bakışlardan, içten bir “seni anlıyorum” cümlesinden gelir.
Yetişkinlikte görülme ihtiyacı farklı bir boyut kazanır. Artık mesele yalnızca varlığımızı fark ettirmek değil, kimliğimizin, çabalarımızın ve duygularımızın onaylanmasıdır. İş hayatında yaptığımız emeğin takdir edilmesi, ilişkilerde duygularımıza önem verilmesi ve anlaşılma isteği, sosyal ortamlarda dinlenilmek örneklerden bazılarıdır.
Yetişkinliğin belki de en önemli farkı şudur: Artık başkalarının gözünden önce, kendi gözümüzde kendimizi görebilmeyi öğrenmemiz gerekir. Çünkü başkaları tarafından görülmek iyi hissettirir ama kendi varlığını kabul etmek insana gerçek özgürlük verir.
Görülme ihtiyacı, Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde “ait olma” ve “saygı görme” basamaklarıyla ilişkilidir. İnsan, hem çocuklukta hem yetişkinlikte, ancak bu ihtiyacı karşılandığında sağlıklı ilişkiler kurabilir ve kendi potansiyelini gerçekleştirebilir. Görülmeyen bireyler yalnızlık, değersizlik ve yetersizlik duygularıyla mücadele ederken; görülen bireyler güven, bağlanma ve anlam duygusuyla gelişir.
Sonuç olarak: Görülmek, ruhun besinidir. Çocuklukta ebeveynin bakışıyla başlayan bu ihtiyaç, ergenlikte akranlarla, yetişkinlikte ise ilişkiler ve iş hayatıyla şekillenir. En nihayetinde ise birey, başkalarının gözünden ziyade kendi gözünde kendini görebilmeyi öğrendiğinde gerçek özgürlüğe ulaşır.

- Psk.meliskolayli