BERLİN: Tarih, Kültür ve Modernizmin Buluşma Noktası
“Gezmek yaşamaktır” demiş Andersen.
“Öğrenmek istiyorsan seyahat etmelisin” diye eklemiş Mark Twain.
“Uzaklara gitmek, denizler, sınırlar, ülkeler, inançlar aşmak fırsatı çıktığı zaman hiç duraksama” öğüdünü de duyunca Amin Maalouf’tan sömestir tatilini fırsat bilerek bu sefer pusulamızı Almanya’nın başkenti Berlin’e doğru çevirdik. Ocak ayında Berlin çok soğuk olur diyenlere aldırmadan dolu dolu geçirdiğimiz bu beş günlük seyahatten bavulumuzda bolca anımız ve Ailem Kocaeli okurları ile paylaşacağımız yazımız ile döndük.
Gelin şimdi Berlin’i birlikte keşfedelim…
Berlin, Almanya’nın başkenti ve aynı zamanda dünyanın en dinamik şehirlerinden biri. Tarihsel derinliği, kültürel çeşitliliği ve modernizmiyle benzersiz bir çekim merkezi. Her adımda farklı bir hikaye anlatan bu şehir, hem geçmişin izlerini hem de geleceğin ayak seslerini bir arada barındırıyor. İlber Ortaylı hocamızın “bir şehri ilk defa görüyorsanız, bir dakika bile dinlenmeyeceksiniz” sözünü hatırlayarak yüz bine yaklaşan adım sayımız ile Berlin turumuza başlıyoruz.
Brandenburg Kapısı
Gezimizin ilk gününün Pazar’a denk gelmesi ve Berlin’de Pazar günleri pek çok yerin kapalı olması nedeniyle ilk durağımız Brandenburg Kapısı oldu. Pek çok gezginin de ifade ettiği gibi bu ikonik yapıyı görmeden Berlin gezisi başlamış sayılmazdı. Soğuk Savaş dönemi ve Berlin Duvarı zamanında çok önemli bir tarihî rol oynayan bu kapı, bugün özgürlüğün ve birliğin sembolü olarak bilinmektedir. Kapının üzerindeki ihtişamlı görüntüsü ile dikkat çeken atlı savaş arabası heykeli Napoleon tarafından yerinden sökülüp Fransa’ya götürülmüş 1814 yılında ise geri alınmıştır. O günden bugüne kurtuluşu temsil eden ulusal bir anıt olarak göze çarpmaktadır.
Berlin Duvarı ve East Side Gallery
Doğu Almanya vatandaşlarının Batı Almanya’ya kaçmalarını önlemek için Doğu Alman meclisinin kararı ile 13 Ağustos 1961 tarihinde Berlin’de yapımına başlanan 46 km uzunluğundaki duvar, belki de Berlin tarihinin en travmatik unsurlarından biri. 9 Kasım 1989 tarihinde yıkılan bu “utanç duvarı” nın soğukluğunu günümüze o kadar da yansıtmayan ise East Side Gallery olarak adlandırılan ve bu duvarın üzerini kaplayan sanat eserleri. Duvar üzerindeki resimlere bakarken hem Berlin’in geçmişiyle yüzleşip hem de sanatı ve özgürlüğü hissedebilirsiniz. 1.3 kilometre uzunluğundaki bu duvar parçası, farklı sanatçılar tarafından boyanmış etkileyici resimlerle dolu ve Berlin’in birleşmesinin simgelerinden.
Checkpoint Charlie
Berlin’deki üçüncü geçiş kapısı olan Checkpoint Charlie’de sizi Charlie olarak düşündüğünüz bir Amerikan askeri fotoğrafı karşılasa da aslında Charlie ismi, Nato’nun fonetik alfabesindeki “C” harfinden geliyor. Bu nokta, Batı Berlin’deki Amerikan Bölgesi’ni, Sovyetler’in kontrolündeki Doğu Almanya’ya bağlıyordu. Soğuk Savaş döneminde Doğu ve Batı Berlin arasındaki en ünlü sınır kapılarından biri olan Checkpoint Charlie, günümüzde bir açık hava müzesi olarak hizmet veriyor ve Soğuk Savaş dönemi ile ilgili çeşitli sergiler ve bilgi panoları bulunuyor.
Müzeler Adası
Berlin, sanatseverler için bir cennet! Müzeler Adası (Museumsinsel), UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alıyor. Pergamon Müzesi’nde, antik uygarlıklara dair büyüleyici koleksiyonları, Altes Müzesi’nde ise antik Roma ve Yunan sanat eserlerini görebilirsiniz. Ayrıca, Bode Müzesi ve Neues Müzesi de gezilmesi gereken önemli mekanlar arasında.
Reichstag
Alman hükümetinin merkezi olan Reichstag binası, sadece mimarisiyle değil, tarihî olaylarıyla da dikkat çekiyor. 1933’teki yangınla tarihe geçen bu yapının çatısındaki cam kubbe, Berlin’in panoramik manzarasını izlemek için muhteşem bir mekan. Bu kubbeye çıkmak ücretsiz, ancak önceden rezervasyon yapmanız gerekiyor.
Charlottenburg Sarayı
Berlin’in en büyük sarayı olan Charlottenburg, Prusya Kraliyet Ailesi’nin eski ikametgahıydı. Sarayın içindeki odalar, zarif mobilyalar, porselenler ve sanat eserleriyle sizi büyüleyecek.
Berliner Dom
Berlin’deki en etkileyici dini yapılardan biri olan Berliner Dom, barok mimarisi ile dikkat çekiyor. Şehri panoramik olarak görmek isterseniz, kilisenin kubbesinden Berlin’i izleyebilirsiniz. Aynı zamanda Berlin’in en büyük katedrali olan bu yapı, iç mekan detayları ile de büyüleyici.
Berlin, kesinlikle çok farklı bir atmosferi olan bir şehir. Hem tarihî derinliğiyle, hem de modern kültürüyle kendine özgü bir karakter taşıyor. Burada gezilecek yerler ile sadece şehri tanımakla kalmaz, aynı zamanda tarihten günümüze uzanan bir yolculuğa da çıkabilirsiniz. Zengin kültürel mirası, etkileyici sanat galerileri, tarihi yapıları ve dinamik mahalleleriyle Berlin, her adımda keşfedilecek yeni bir şey vaat ediyor. Sokaklarda sıklıkla Türkçe konuşulduğu için çok da yabancılık çekmeden gezebilirsiniz.
İlber Ortaylı’nın Bir Ömür Nasıl Yaşanır? kitabındaki seyahat tavsiyelerini Berlin için gerçekleştirdiğimizi düşünüyorum. Sizlerin de seyahat planlarınızı yaparken işine yarayabilir de buraya bırakıyorum.
- Bir şehri ilk defa görüyorsanız, bir dakika bile dinlenmeyeceksiniz.
- Yürüyeceksiniz. Gençseniz ve bir şehirde gönlünüzce yürümüyorsanız orayı gezdiğinizi söylemeyiniz.
- Bir şehre ilk defa gidiyorsanız çok yoğun bir program yapacaksınız, illa ki yorulacaksınız.
- Harita bakacaksınız, fotoğraf çekeceksiniz, not tutacaksınız.
- Müzeleri gezeceksiniz ama mutlaka çarşıya pazara da karışacaksınız. Bunları görmeden o çevreyi tanıyamazsınız.
Yeni yılda bol seyahat etmeyi dilemiştik, bakalım bir sonraki durağımız neresi olacak?
Rota yeniden oluşturulana kadar sevgiyle kalın…
- fun.fundaa