Pınar GÜLENÇ –”Görülmeyen Çocukların Çığlığı: Zorbalık”

Okul koridorlarında, sınıflarda ya da teneffüslerde yaşanan zorbalık, sadece incinen çocukların değil, toplumun geleceğinin de yarasıdır. Çoğu zaman zorbalık yapan çocuklar “kötü niyetli” ya da “agresif” olarak etiketlenir. Oysa biraz daha yakından bakıldığında, onların da anlaşılmaya, dinlenmeye ve sevilmeye ihtiyacı olduğunu görürüz.

 

Zorbalık yapan çocukların ortak özelliği, çoğunlukla kendi duygularını paylaşma imkânı bulamamış olmalarıdır. Evde ya da çevresinde kendisiyle empati kurulmamış, duygularına alan açılmamış bir çocuk, öfkesini ve yalnızlığını başka çocuklar üzerinden dışa vurabilir. Yani zorbalığın altında aslında “görülmemiş bir çocuk” vardır.

 

Burada biz yetişkinlere büyük sorumluluk düşüyor. Anne-babalar, öğretmenler, hatta toplumun her bireyi… Çocuklara sadece “zorbalık yapma” demek çözüm değildir. Onların hissettiklerini ifade etmelerine izin vermek, öfkenin ardındaki kırgınlığı duymak, yalnızlığın içindeki yardım çağrısını fark etmek gerekir. Çünkü bir çocuk, ancak anlaşılabildiğini hissettiğinde başkasını incitme ihtiyacı duymaz.

 

Toplumsal olarak da çocukların duygularına değer vermeyi öğrenmeliyiz. “Çocuktur, anlamaz” ya da “büyüyünce geçer” yaklaşımı, aslında duyguları bastıran bir kültür yaratıyor. Bastırılan her duygu, bir yerden patlak veriyor. Ve ne yazık ki bu patlak çoğu zaman başka bir çocuğun kalbinde derin bir yara bırakıyor.

 

Bugün zorbalığa uğrayan çocuk, yarın özgüveni zedelenmiş bir yetişkin olabilir. Ama aynı şekilde, zorbalık yapan çocuk da anlaşılmadığı sürece kendi içindeki yaraları büyütmeye devam eder. İki taraf da aslında biz yetişkinlerin rehberliğine muhtaçtır.

 

Eğer daha empatik, daha adil ve daha sağlıklı bir toplum hayal ediyorsak, işe çocuklarımızı dinlemekle başlamalıyız. Onlara sadece dersleriyle, başarılarıyla değil; sevinçleriyle, korkularıyla, öfkeleriyle, hayalleriyle de ilgilendiğimizi hissettirmeliyiz.

 

Unutmayalım: Zorbalığı önlemenin en etkili yolu yasaklar koymak değil, çocuklara “anlaşılma hakkı” tanımaktır. Çünkü her çocuk, görülmeye ve duyulmaya değerdir.

 

Belki de en büyük değişim, bir çocuğun gözlerinin içine bakıp şu cümleyi kurmakla başlayacak:

“Ben seni görüyorum, seni duyuyorum ve sen değerlisin.”

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Subscribe to My Newsletter

Subscribe to my weekly newsletter. I don’t send any spam email ever!

Subscribe to My Newsletter

Subscribe to my weekly newsletter. I don’t send any spam email ever!