Bazen sabah uyanır uyanmaz sanki görünmeyen bir liste başlıyor kafamızda:
“Bugün verimli olmalıyım.”
“Toplantıda iyi görünmeliyim.”
Ve tabii ki sosyal medyada da pozitif, mutlu, fit, yaratıcı, entelektüel bir ben portresi çizmeyi ihmal etmemeliyim…
Bunlar size tanıdık geliyorsa, “mükemmel olma” tuzağına düşmüş olabilirsiniz.
Günümüzde sosyal medya, insanları “daha iyi”, “daha başarılı”, “daha kusursuz” olmaya zorlayan bir kültür yarattı. Bu bağlamda mükemmeliyetçilik, sadece bir kişilik özelliği olmaktan çıkıp, birçok insanın hayatını şekillendiren psikolojik bir baskı haline geldi.
Peki Nedir Bu Mükemmeliyetçilik?
Mükemmeliyetçilik, her şeyi kusursuz ve eksiksiz yapma çabası gibi görünse de kişinin kendisi ve çevresi üzerinde yüksek beklentiler kurduğu; hata yapmaktan, eleştirilmekten veya yetersiz görülmekten kaçındığı bir düşünce ve davranış biçimidir. Genellikle şu düşüncelerle beslenir:
- “Ya hep ya hiç düşüncesi bir şeye başlamamıza engel olan en yaygın bilişsel hatalardandır.
- “Hata yapmak zayıflıktır.”
- “Kendimi ancak başarılı olursam değerli hissedebilirim.”
Gibi ifadeler koşullu ve şartlı olarak kitlenmelere sebep olabilir. Esneklikten uzak olan bu düşünce yapıları kişinin kendine şefkatli davranmasına da engel olabilmektedir.
Mükemmeliyetçiliği besleyen en önemli araçlardan biri de sosyal medyadır.
Instagram, LinkedIn gibi platformlarda herkesin yalnızca en iyi anlarını paylaşması, gerçekte var olmayan bir başarı standardı yaratıyor. Bu da bireylerin sürekli olarak kendilerini başkalarıyla kıyaslamalarına neden oluyor. Bu nedenle de en ufak hata da yetersizlik inancı bireyin içinde tetikleniyor.
Aile ve eğitim sisteminin rolü de mükemmeliyetçiliği oluşturan faktörlerdendir. Çocuklukta “ancak başarılı olursan sevilirsin” mesajını alan bireyler, değerlerini koşullu olarak dışarıdan gelen kaynakla eşleştiriyor. Notlar, ödüller, takdir edilmek bu kişiler için birer kimlik haline gelebiliyor.
Mükemmel olmaya çalışırken yaşadığımız en büyük kayıp, belki de kendimiz olma özgürlüğümüz. Sürekli tetikte olmak, hata yapmamak için uğraşmak zamanla kaygıyı arttırıyor. Bunun yanında ertelemeler başlıyor ve bazen de içsel olarak bizi depresif duygudurumuna ve tükenmişliğe sürüklüyor.
Bununla nasıl baş edeceğiz?
- Gerçekçi hedefler koymak. “En iyisini yapmalıyım” yerine, “elimden geleni yapacağım” düşüncesi daha sağlıklıdır.
- Kendine Şefkat Geliştirmek: İnsan olmanın hata yapmakla iç içe olduğunu kabul etmek, içsel baskıyı azaltır. Başkalarına gösterdiğimiz anlayışı kendinizi de gösterebilmek önemlidir.
- Sosyal medyayı bilinçli bir sınırda kullanmak. Oranın sadece bir vitrin olduğunu ve insanların iç dünyasında çok daha farklı şeyler yaşayabildiğiniz hatırlayalım.
- Kendime daha nazik davranmak. Kendinize bir arkadaş gibi yaklaşmaya çalışın. “Mükemmel olmasan da değerlisin” diyebilmek…
Çoğu zaman, en insani halimizle zaten yeterince iyiyiz. Bunu kabul edebildiğimizde hayata daha gerçekçi ve sağlıklı bakabilmeye başlayabiliriz.
- Psk.meliskolayli